Kadıneki Yazı,

Mücadelemizi daha fazla büyüteceğiz


Gülbahar Güzel-07 Nis 2024

Anadilinde ifade veremediği için kolluk kuvvetleri tarafından geri gönderilen ve korunmadığı için öldürülen kadınlar, namus adı altında işlenen cinayetler, haksız tahrik indirimleri uygulanıp ceza değil de ödüllendirilen failler, sokakta yürürken hiç tanımadığımız birileri tarafından öldürülme ya da şiddete uğrama tehlikesi gibi birçok olayla karşı karşıya kalıyoruz

Toplumsal yaşamda kadının konumuna baktığımızda (erkeğin ardılı, ikinci sınıf insan, köle, cinsel obje, meta, anne) gibi sıfatlara hapsedildiğini görebiliriz. Bunların arasında insan ya da birey kelimesi yoktur. Dolayısıyla bu atfedilen sıfatların dışına çıkıldığında en ağır cezalara çarptırılırlar. Kadınların bugün belki ilk akla gelen Ortadoğu ve Afrika gibi yerlerde haklarına erişemediğidir. Fakat hala dünya genelinde haklarına en zor erişen ve özellikle en temel hak olan yaşama hakkı elinden en rahat elinden alınan kadınlardır. Evde, sokakta, işte, savaşta; canına, bedenine kast edilen, bütün hakları çiğnenen, varlığı tanınmayan kadınlar için yaşamın zorluğuyla mücadele etmek elbette kolay değil. Özellikle inanç yapısının hemen her toplumda yaygın olduğu ve bu inanç yapılarının da kadınların yaşam alanına, hakkına fazla müdahalesiyle içinden çıkılması zor durumlar yarattığını görmekteyiz. Bu inançların yasaları kadınların alanlarını daraltırken elbette erkeklerin de bir o kadar genişlemekte ve kadının yaşamında söz kurmasını da desteklemekte. Geçmişten günümüze kadar gelen bu inançların yarattığı cezaların geleneksel yapısıyla birlikte yazılı kanun ve yasalardan da destek aldığını söyleyebiliriz.

Fakat gerçek olan bir şey var ki toplumda kabul gören toplumsal cinsiyet rollerinin kadına yönelik kalıplaşmış yazılı olmayan yasalar da kadınların bulunduğu konumu olumsuz etkilemekte, haklarına erişimini engellemektedir. Biz kadınlar bize atfedilen rollerden çıkıp sorgulayan, tartışan, reddeden, bilinçlenen ve kendini var etmeye çalışan kadınlar olarak ataerkil zihniyete kafa tuttuğumuzda kendimizi bağımsız birer birey olarak tanımladığımızda işte o yazılı olmayan kanunlar devreye giriyor; Şiddete uğruyoruz, dokunulmazlık zırhı giydirilen ailelere hapsediliyoruz, cezalandırılıyor ve öldürülüyoruz. Bunlarla birlikte kanunların özellikle yetersiz oluşu, olanlarında uygulanmaması ya da başka açıklarla erkekler için olabildiğince hafifletilmesi kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin daha fazla artış göstermesi yolunda cesaretlendirici bir noktadadır.

Yaşadığımız toplum ve yönetildiğimiz sistem de bunlara ön açan, destek sunan, meşru gören bir konumda. Biz kadınlar yaşama başlarken eşit başlamıyoruz hele birde Kürt olunca 2-0 yenik başlıyoruz hayata; Sistem bizim her türlü kimliğimize karşı çıktığında, Kürt kadınlar sistemin şiddetle karşı çıktığı diğer kimlikleri için de mücadele vermek zorunda. Kadın olmak, Kürt olmak, hem birey hem de cins mücadelesi vermek elbette Kürt kadınlar için kolay olmuyor. Fakat gerçektir ki bu mücadele her geçen gün daha fazla güçlenmekte ve toplumda da daha fazla karşılığını bulup değişimi sağlamaktadır. Kadınların verdiği bu mücadele genel olarak yayılıp, birleşip birbirini destekleyen bir noktada olsa da hala daha fazlasına ihtiyaç var. Bugün 2024 yılının ilk ayları olmasına rağmen her gün daha fazla kadın cinayeti haberleri almaktayız. Bunun önüne geçmek ve son vermek için elbette mücadelemizi daha fazla büyütecek daha fazla birleştireceğiz.

Kadın bedeni üzerinden yürütülen politikalar, şiddeti meşrulaştıran mekanizmalar, gerici zihniyetlerin oluşturduğu yazılı ve yazılı olmayan kanunlar, söylemler, İstanbul Sözleşmesi’nin feshi şiddeti birçok noktada meşrulaştırıp kadın cinayetlerinin önünü açmaktadır. Hiçbir hakkı tanınmayan ve ne yaşarsa yaşasın katlanmak zorundaymış gözüyle bakılan kadınlar boşanmak istediğinde, erkeklere hayır dediğinde ve bundan şikayetçi olduğunda da korunmadığını, erkekler tarafından katledildiğini görmekteyiz. Anadilinde ifade veremediği için kolluk kuvvetleri tarafından geri gönderilen ve korunmadığı için öldürülen kadınlar, namus

adı altında işlenen cinayetler, haksız tahrik indirimleri uygulanıp ceza değil de ödüllendirilen failler, sokakta yürürken hiç tanımadığımız birileri tarafından öldürülme ya da şiddete uğrama tehlikesi gibi birçok olayla karşı karşıya kalıyoruz.

Bütün bunlara karşı biz kadınlar bir araya gelmekten, mücadelemizi büyümekten vazgeçmeyeceğiz. Biliyoruz ki yasalar düzeltilmeden, kadınların haklarına erişiminin önü açılmadan, bu toplumun bütün kesimlerine toplumsal cinsiyet eğitim alanları açılmadan bu şiddetin önünün alınması, engellenmesi zorluğu var olmaya devam edecektir. Biz kadınlar ürettikçe, öğrendikçe ve en önemlisi birbirimizi destekleyen, güçlendiren sarılmaları yaygınlaştırdıkça haklarımızı daha fazla hayata geçirecek ve toplumu da kendimizle değiştirip dönüştürmüş olacağız.


Etiketler : Kadın Mücadelesi, Kadın Dayanışması, Kadın hakları, kadın katliamı,


...

Gülbahar Güzel